İngilizce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İngilizce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kasım 10, 2012

Kwaidan: Stories and Studies of Strange Things - Lafcadio Hearn

Dili: İngilizce

Şimdi ben bu Japon animelerine bayılıyorum ya.. Hani Spirited Away'ler, Princess Mononoke'ler.. Hepsinde aslında Japon kültüründeki ya da folkloründeki diyelim öğeler serpiştirilmiş. Kodamalar var mesela Mononoke'de, ağaç ruhları. Nehrin ruhu Haku var Spirited Away'de.. Bunlar aslında hep onların efsanelerinden mitolojilerinden çıkan şeyler.

Ben merak ettim, bu hikayeleri anlatan kitaplar bulayım istedim ve aslında tam da aradığım türde bir şey buldum. Bu İrlandalı amca gitmiş, dedelerden ninelerden efsaneleri, batıl inançları, söylentileri dinlemiş ve yazmış. Kitabın adından da anlaşılacağı gibi "garip şeylerin" hikayeleri. Tüyler ürperten bir çok efsane anlatılmış bu kitapta. Kısa kısa bir sürü var. Öyle korkulacak türden şeyler değil ama bi uuuuuuuuuuuuuu sesi çıkıyo her hikayenin sonunda. Çok tatlılar!

İşin güzelliği de, bütün kitap bölüm bölüm şu adreste bulunabilir: http://www.sacred-texts.com/shi/kwaidan/index.htm

Okuyun okuşturun :)

Eylül 27, 2012

The Politics of Ecstasy - Timothy Leary

Dili: Ingilizce

Zaten daha kitaba başlamadan Tom Robbins'in önsözünü görünce "haaaah tamam" dedim..

Bu sefer kitabı henüz bitirmeden parti parti yazmayı uygun buluyorum. Bu kitap biraz derleme gibi aslında. Değişik bölümleri var. En başlarında daha çok "dini aydınlanma"lardan bahsediyor. 'Din' derken ideolojik günümüz dinlerinden bahsetmiyorum. Krishnamurti'nin bahsettiği tarzda bir Tanrı'ya ulaşma ve dini yaşama olgusu var. Her neyse..

Timothy Leary, 60lı yıllarda politikacılar, din adamları, rahibeler ve rahipler, öğrenciler, doktorlar, yazarlar, sanatçılarla LSD deneyleri yapıp günümüzde hala çıkan saygın akademik bilimsel dergilerde yayınlar yapmış, Harvard Universitesi'ne görevli bir psikolog. Daha sonra zihin uyarıcı maddelerin yasaklanmasıyla birlikte zaten Harvard'dan da atılıyor ve kendi derneğini kuruyor. Yaptığı deneyler yüzünden eleştiriliyor, cezalara çarptırılıyor vesaire. Gelgelelim kanımca, savaş gibi mantıksız bir olaya asker yollayan bir hükümetten daha zararlı değil.

Genel olarak baktığımızda savunduğu düşünce, algı açıcı ve zihin uyarıcı kimyasalların devlet kontrollü ve serbest olması. Diğer bir önemli nokta ise, bu işi zaman içinde kurulacak merkezlerde mutlaka ve mutlaka uzman gözetimi altında yapılması gerektiği. Kitap boyunca kendi deneyimleriyle beraber, başkalarının deneyimlerini ve pozitif/negatif etkilerini detaylıca anlatmış. Deneyim örneği olarak Aldous Huxley'nin Doors of Perception kitabı verilebilir.

LSD etkisi altındayken olan her şeyi çok detaylıca fiziksel yönüyle anlatmış. Sade 'varoluş'un farkındalığı, seanstaki diğer insanlarla oluşturulan derin bağlar, din adamlarının yaşadığı 'dini aydınlanma'lar ve daha bir sürü şey..

8. bölümü anne ve babaların okumasını öneriyorum. Her ne kadar farklı bir yüzyılda da yaşasak, yani verilen örnekler aslında anne-babaların anne-babalarıyla yaşadıkları problemler üzerine olsa da, jenerasyon çatışmasına farklı bir yaklaşım olarak şimdikiler de okusun.

Daha sonra politikacılar ve insanların politik eğilimlerinin çocuklarına olan etkileri hakkında inanılmaz bir sosyolojik analiz var. Tabii bunları yazıldığı tarihe göre değerlendirmek ve üzülmek lazım. 60ların gençlerine ne kadar güvenmiş; güç ve para uğruna yapılan saçmalıkları ve zarar gören insanların olduğu toplumu değiştireceklerine inanmış. Anne ve babaları tarafından televizyonla veya politikayla veya dinle uyutulan çocukların uyanışının LSD veya başka zihin açıcı uyuşturucularla mümkün olduğunu savunuyor. Çünkü bu kimyasallar etkisinde insan hayatında çok önemli bir deneyim yaşıyor. Yarattığımız "para, güç, petrol, yasa" vesaire gibi şeylerden çok yukarda, çok insani bir deneyim. Bu deneyimi yaşayan bir insanın asla eskisi gibi olamayacağını, saf bir hümanist olacağını söylüyor. Elbette daha sonra bu maddelerin yasaklanmasıyla "viski ve sigaracı" orta sınıfın kazandığı bir kavga var. Kitap yazıldıktan kırk yıl sonra bunu daha net bir şekilde görebiliyoruz. Yani aslına bakarsanız her şey çiçek çocuk olmaktan, bütün gün hiçbir şey yapmadan sevişmekten ibaret değil. Bu konular veya genel olarak "insan" üzerine oturup düşünmeyen bizler için çok değişik bir kapı.

Poet of the Interior Journey bölümünde ise Hermann Hesse'nin Siddharta kitabına değinilmiş. Kitabı okuduysanız, okuyup da anlamadığınız kısımlara biraz ışık tutacaktır diye düşünüyorum. Özellikle de sonunda Govinda'yla karşılaşma sahnelerinde Govinda'nın gördüğü "herşeyin bir arada olması" kısmı. Daha sonra yazarın "Doğu Yolculuğu" ve "Bozkırkurdu" kitaplarını da aynı şekilde işlemiş. Bozkırkurdu zaten yanımda ve böylece listenin hemen önüne geçiriyoruz.

Kitabın en son bölümü de bayağı ilginç. Bir röportajını derlemişler. Kendisine açılan marijuana davasında yaptığı savunmalarla başlıyor ama aslında genel olarak savunduğu her şey de özetlenmiş. Hepsini okumaya üşenenler için adamın savunduklarıyla ilgili bu son bölümü, genel olarak maddenin etkisi için de "She Comes in COlors" bölümünü tavsiye ederim.

Şimdi bu kitap ilk kez 1971'de yayınlanmış. İçerdiği bölümlerin bir kısmı 60ların başına ait. Biraz gelgitli ama şunu da unutmamak gerek. O kadar uyuşturucuya rağmen Timothy Leary tee 1995'te prostat kanserinden ölüyor. Yani arada bir bilgisayar ve internet çağı patlaması var. Daha sonra toplumun yeni LSD'si diye tanımlamış. Söylemek istediğim, zamanla insan biraz yön değiştirebiliyor, özellikle de teknolojinin son 20 30 yılda yaptığı atakla. Bunu bilerek okunmalı.

Son bir not olarak, Timothy Leary öldüğünde küllerini uzaya gönderdiler. Şu anda bu bir hizmet sektörü ve aman aman da pahalı değil ama ilk o yapmış..

..Your "ego" is to your brain what the planet earth is to our galaxy with its 100,000 million suns...Sayfa41

..The LSD ecstasy the joyful discovery that ego, with strivings, is only a fraction of my identity. is its pitiful shams and strivings, is only a fraction of my identity..Sayfa36

..There is no form of energy which does not come in the same rhythm. Yin. Yang. In. Out. The galaxy itself and every structure within it is a binary business, an oscillating dance. Start.Stop...Sayfa40

..The whiskey-drinking menopausal imprison the pot-smoking youth...Sayfa89

...THE TWO COMMANDMENTS FOR THE MOLECULAR AGE
I: Thou shalt not alter the consciousness of thy fellow man.
II: Thou from altering shalt not prevent thy fellow man his own  consciousness...Sayfa95

Playboy Roportajindan:
..LSD is not an automatic trigger to sexual awakening, however. The first 10 times you take it, you might not be able to have a sexual experience at all, because you're so overwhelmed and delighted or frightened and confused by the novelty; the idea of having sex might be irrelevant or  incomprehensible at the moment. But it depends upon the setting and the partner. It is almost inevitable, if a man and his mate take LSD together, that their sexual energies will be unimaginably intensified, and unless clumsiness or fright on the part of one or the other blocks it, it will lead to a deeper experience than they ever thought possible..Sayfa130


..Leary: No one has the right to tell anyone else what he should or should not do with this great and last frontier of freedom. I think that anyone who wants to have a psychedelic experience and is willing to prepare for it and to examine his own hang-ups and neurotic tendencies should be allowed to have a crack at it...Sayfa151


..Before your LSD session, read Siddhartha and Steppenwolf. The last part of the Steppenwolf is a priceless manual..Sayfa192


..I intend to have more children, and I'll tell you this, that I'm not going to push symbols on my kids I won't keep anything away from them, but I'm not going to push symbols on my kids till they're ten, twelve, maybe fifteen years old. I will never encourage them to read a book. I will encourage them to tune in on their own internal vocabularies and cellular Libraries of Congress. I'll teach them how to live as an animal and as a creature of nature and decode and communicate with the many energies around them, before I will force artifactual symbols which are only 200 or 300 years old at best on their 2-billion-year-old cellular machineries...Sayfa207

..And that, dear Paul, is the lesson of evolution which my cells 
have taught me. Balance: competition, mutual cannibalism 
and, above all, protection of the young of all species...Sayfa221

Eylül 19, 2012

Heaven and Hell - Aldous Huxley

Dili: İngilizce

Doors of Perception'ın devamı olan Heaven and Hell'de deneyim değil bir bilgi, sorgu ve analiz ön planda. Burada daha çok zihni keşfetme yollarından bahsediliyor. Uyuşturucu, hipnoz, meditasyon, rüyalar ve görsel sanatlar bunlardan bazıları.

Rüyaların çoğunun renksiz olması ve normal şartlar altında görülen renklerin genellikle cansız olmasından bahsetmiş. Bu kısım çok hoşuma gitti. Onun dışında yazarın inanılmaz bir resim bilgisi var. Ressam ve resimlerinden yola çıkarak dini mistisizmden ve metafizik deneyimlerden bahsetmiş. Dini derken her dinden örnek verilse de, tam anlamıyla ideolojik bir dinden bahsetmiyoruz. Daha çok zihnin açılmasıyla ilgili bir konsept. 

Tamamen görselliğin zihnimizde yarattığı etkiler üzerine bir deneme aslında. Antik tiyatroların dekorlarından, resimlerin renklerine veya fırça darbelerine, dini ikonalardan, resmi geçit törenlerindeki görselliğe kadar bir sürü örnek var. Benim ilgimi en çok çeken ressam ise George de la Tour oldu. Google'a ismini yazacak olursanız göreceğiniz gibi resimlerinde bir mum ışığı ve Huxley'nin deyimiyle "sadece var olan insanlar" mevcut.

Doors of Perception'la beraber okunması daha mantıklı, zaten ayrı baskıları olsa da çoğunlukla birlikte basılmış. İkisi toplamda gayet ince ancak ingilizcesi çok kolay değil. Türkçe basımı "Algı Kapıları: Cennet Cehennem" şeklinde. Ben çok beğendim, hangi dilde olursa olsun bulun okuyun. Eminim herkes ilgisini çekecek bir nokta bulacaktır.

Tabii ki, Haku'ma teşekkürler..

..All he can do is to go to the mental equivalent of Australia and look around him..Sayfa54

George Russel'dan alıntı: 'Then suddenly, my consciousness was lighted up from within and I saw in a vivid way how the whole universe was made up of particles of material, no mater how dull and lifeless they might seem, were nevertheless filled with intense and vital beauty. For a second or two the whole world appeared as a blaze of glory'..Sayfa60

..The more than human personages of visionary experience never 'do anything.' (Similarly the blessed never 'do anything' in heaven.) They are content merely to exist..Sayfa78

Eylül 16, 2012

The Doors of Perception - Aldous Huxley


Dili: İngilizce


Öncelikle bana bu kitabı veren sevgili Haku'ma çoook teşekkür ederim. Ne zamandır okuma listemde olsa da insan dokununca koklayınca canı daha çabuk istiyor. Bu baskı aslında Aldous Huxley'nin iki ayrı kitabını içeriyor. The Doors of Perception ve onun devamı niteliğindeki Heaven and Hell. İkinci kısmını daha sonra koyacağım.

Cesur Yeni Dünya vesaire bir kenara bırakın. Bu çok başka. Zamanında legal olan algı açıcı bitkisel ve kimyasalları tahmin edemeyeceğiniz kadar yazar, ressam, din adamı, üniversite hocası, politikacı, öğrenci denemiş. Bu deneyleri yürüten kişiler elbette deneyimli psikiyatr ve psikologlar. Bitirmek üzere olduğum Timothy Leary'nin Politics of Ecstasy de benzer deneylerin anlatıldığı bir kitap. Yakında gelecek.

Burada ise Aldous Huxley, peyote adlı kaktüsün içinde bulunan mescaline adlı maddeyi denedikten sonra yaşadıklarını anlatıyor. Deney sırasında onu yönlendiren bir uzman, ses kayıt cihazı ve alınan notlar mevcut. Bu deneyimlerini yazan bir sürü kişi olmuş ama malum kelime ustasının ağzından dinlemek başka oluyor. Yine de kitap boyunca kelimelerin aslında ne kadar kifayetsiz olduğunu vurgulamış ve herkesin böyle bir deneyimi kendi yaşaması gerektiğini söylüyor.

Ufak bir detay. Bu kaktüs özünün insan bedeninde yarattığı etkilerin bir çoğu aslında adrenalin üretimi sırasında ortaya çıkan adrenochrome adlı maddeninkilerle aynıymış. Ama bedenimiz tez elden başka maddelere dönüştürürmüş ki tehlike arz eden durumlarda metanetimizi koruyalım. Yine de anlık da olsa bu madde bizde bu etkiyi yaratıyormuş. Böylelikle adrenalin bağımlısı olmanın ne demek olduğunu da anlamış oldum. Gerçekten de tehlike arz eden sporları seven birisi olarak, heyecanın daha uzun sürmesini istediğimi inkar edemem..

Şimdi burada uluorta ben ne düşündüğümü söylemek istemiyorum ki zaten artık yasaların buna izin verdiğini sanmıyorum. Küçük bir özet gerekirse, zamana olan ilginin yok olduğu, sadece "var olmak"la ilgilenilen ve aslında bunu gerçek anlamda idrak ettiren bir durum. Normalde zihnimizin uzun süreli sağlığını korumak için kapadığı algıları açıyor ve 'duvarın öbür tarafına' geçiliyor. Şizofreninin iyi günleri gibi diyor. En önemlisi de, sanatçıların bu kimyasallar olmadan algıladığı ve yansıtmaya bazı 'şey'leri resim sohbetleri sırasında idrak ediyor olması. Çeşitli resimleri, tabii ki başkalarının (ya da normal insanın) bu algıları normalde kapalı olduğu için anlayamayacağı, dolayısıyla mecburen başarısız olan çalışmalar olarak nitelendiriyor.

Doğru yanlış iyi kötü diye etiketler koymadan okuyun derim. Bu algıları açmanın binbir türlü yolu var. İlla uyuşturucu madde almak gerekli değil. Sadece bizim farkında olmayıp aslında var olana açılan bir kapı. En azından öyle bir kapının olduğunu öğrenmek adına..

..'Is it agreeable?' somebody asked. 'Neither agreeable nor disagreeable,' I answered. 'It just is.' Istigkeit - wasn't the word Meister Eckhart liked to use? 'Is-ness.'..Sayfa7


..What the rest of us see only under the influence of mescalin, the artist is congenitally equipped to see all the time..Sayfa18



..'Within the sameness there is difference. But that difference should be different from sameness is in no wise the intention of all the Buddhas. Their intention is both totality and differentiation.'..Sayfa38




..To be shaken out of the ruts of ordinary perception, to be shown for a few timeless hours the outer and the inner world, not as they appear to an animal obsessed with survival or to a human being obsessed with words or notions, but as they are apprehended, directly and unconditionally, by Mind at Large - thus an experience of inestimable value to everyone and especially to the intellectual..Sayfa46

Haziran 10, 2012

The Sinner - Tess Gerritsen


Dili: İngilizce


Bir önceki kitap The Apprentice'e göre baya iyi. Tabii ki çerezlik şeyler bunlar, herhangi bir edebi değeri de yok. Biraz zaman olmuştu sevdiğim kan revan okumayalı, iyi oldu açıkçası. Şimdi bu serinin 3. kitabı. 4.yü zaten bir süre önce bilmeden okumuştum: Body Double.

Söylenecek fazla bir şey olmuyor bu kitaplarla ilgili tabii ki. Konusundan kısaca bahsedeyim ama. Kitap bir manastırda iki rahibeye hunharca saldırılmasıyla başlıyor. Birisi ölü diğeri komada.. Olaylar gelişiyor karışıyor. Hindistan'da cüzzamlıların yaşadığı bir köyde yapılan katliama bağlanıyor falan filan. 

Çerezlik işte, oku, iyi vakit geçir ve unut tarzı.

.."Faith requires no proof," she said. "But I do"..Sayfa103

..Men might call them bitches, but she recognize them for what they were: embattled women who'd worked so hard to prove themselves in a man's profession that they actually take on a masculine swagger..Sayfa104

..Noni's jacket was so big on her, she looked like a little Michelin's man, tramping out into the snow..Sayfa171

Mayıs 16, 2012

The Curious Incident of the Dog in the Night-Time - Mark Haddon

Dili:  İngilizce

Ya sen dunyanin en tatli kitaplarindan birisin sanirim! Cooook cok cok sirin. Pembe bebek agucububucu turden degil.

Simdi adindan da belli olacagi gibi, kitap bir kopek cinayetinin aydinlatilmasini anlatiyor. Anlatici kim? Asperger sendromlu 13 yasindaki Christopher.
Kendisine dokunuldugunda cigliklar atan, insanlarla goz temasi kurmayan, inanilmaz zeki ve tabii ki "mantik abidesi" cocuk.
Tabii ki otistik cocuklarin kafalarinda aslinda neler donuyor bilmek cok zor. Bu kitapta oyle guzel bir anlatim var ki, aslinda cocugun her seyin farkinda oldugu ama mantik iliskileri cercevesinde degerlendirmeler yaptigini, haliyle de duygusal konulara herhangi bir anlam veremedigini goruyoruz.

Karsi komsunun kopeginin oldurulmesiyle basliyor kitap. Bizimki polisiye sevdigi icin olayi arastirmaya ve daha sonra ogretmeninin tavsiyesiyle arastirmasini yazmaya karar veriyor. Kucuk Chris'in annesi olmus ve babasiyla yasiyor. Kitap ilerledikce olaylar karmasiklasiyor falan filan..

Kitap boyunca ilginc zeka sorulari var cunku ogretmeni cocuga ona ilginc gelen seyleri yazmasini soyluyor. Bu durumda, okuyucuya ilginc gelmese de cocuk icin ilginc oldugundan yazilmis matematik problemlerini gormek cok tatli ve komik.
Onun disinda bolumlerin 1, 2, 3.. diye gitmek yerine asal sayilardan olusmasi da cok hosuma gitti.
Coook basit bir dille yazilmis ve biraz analitik insanlarin eminim kendilerinden bir seyler bulabilecekleri bir kitap. (Umarim hepimiz otistik degilizdir tabii)

Ben cok begendim herkese de tavsiye ederim. Basit dille yazildigini soylemistim, ingilizce kitap okumaya  cekinenler icin birebir.




Mrs. Forbes at school said that when Mother died she had gone to heaven. That was because Mrs. Forbes 
is very old and she believes in heaven. Chapter 61




And when you look at the sky you know you are looking at stars which are hundreds and thousands of light-years away from you. And some of the stars don't even exist anymore because their light has taken so long to get to us that they are already dead, or they have exploded and collapsed into red dwarfs. And that makes you seem very small, and if you have difficult things in your life it is nice to think that they are what is called negligible, which means that they are so small you don't have to take them into account when you are calculating something..Chapter 179

And people who believe in God think God has put human beings on the earth because they think human beings are the best animal, but human beings are just an animal and they will evolve into another animal, and that animal will be cleverer and it will put human beings into a zoo, like we put chimpanzees and gorillas into a zoo. Or human beings will all catch a disease and die out or they will make too much pollution and kill themselves, and then there will only be insects in the world and they will be the best animal..Chapter 199

Şubat 24, 2012

The Apprentice - Tess Gerritsen


Dili: İngilizce

Son zamanların boşluğu içinde cinayet kan revan kitabı okumayıp da ne yapacaktım yani?! Jane Rizzoli Serisinin 2. kitabı bu Apprentice. Türkçesi Çırak. Sıradan bir bestseller o yüzden şöyle şahane falan demeyeceğim. Alıntıya veya şarkıya da değmeyecek.

Tek söyleyeceğim, kendi tarzında sürükleyici ve adli tabip olmasından ötürü mantıklı yazıyor bu kadın. Her ne kadar ben bilmeden seriye 4. kitap olan Body Double'dan giriş yaptıysam da siz yine de ilk kitabı okumadan bunu okumayın.

Karşılaştırma yapmak manasız ama ilk kitap daha iyiydi. Bunun sonunda "yok devenin bale pabucu" dedim ben. Yani boşuna mı okuduk o kadar sayfayı madem yarım sayfada sonuca bağlanacaktı.. Neyse işte, televizyonda CSI izlemek ne kadar çerezse bu da o kadar. Hiç değilse 3-5 ingilizce kelime tabir öğrenmişimdir. Tabii bir de 3. kitabı okuyabilecek hale geldim o iyi oldu.
Ben ki notu çok bol biriyim, Goodreads'te 2 yıldız alır daha da alamaz..

Kasım 13, 2011

The Surgeon - Tess Gerritsen


Dili: İngilizce

Bir toplantı sırasında sıkılıp indirdiğim e-book kendisi. Benim gibi kağıt haricinde okuma özrü olan bir insan için bir çığır bu. Öncelikle, bilgisayardan kitap okuma işine değineyim. Rezalet! Saatlerce bilgisayar ışığına odaklanmış halde, insanı sanki araba tutmuş gibi oluyor. Bir daha yapar mıyım? Bu tarz bestseller cinayet vahşet romanlarına para verip kütüphanede tozlanacaklarına, evet! Ha tabii bir Maxime Chattam değil.. Her neyse, kitaba dönersek. Benim sevdiğim tatta, kan revan vahşet psikoz var. Canlı canlı kadınların rahmini söküp sonra da boğazlarını kesen bir katil.
Aslında adli tıp doktoru olan bu hanımdan daha önce Body Double'ı okumuştum. (Bu sayfada olmayan, çünkü çok daha önceden okuduğum bir de "Girl Missing" diye bir kitabı var.) Orada Dr. Maura Isles ve Dedektif Jane Rizzoli vardı. Meğersem, Tess Gerritsen'ın ana karakterleriymiş bu iki hatun ve bir seri kitapmış. Ben tutup 7.sini falan okumuşum. O nedenle ilkini okuyayım dedim. Bu kitapta henüz Dr. Maura Isles yok.. Sanırım ikinci kitapta ortaya çıkacak. Bir de televizyondaki Rizzoli&Isles adlı, hep görüp hiç izlemediğim dizi de bu kitaplara dayanıyormuş. Girl Missing hariç, o apayrı (galiba)..
Kitaba geri dönersek, çok da fena değil. Yani aman aman hoşuma gitti diyemem ama akşam eve yorgun geldiğinizde televizyonda saçma aşk dizisi izleyeceğinize bu kitabı okumayı isteyebilirsiniz. En azından 3 5 tıp terimi içeriyor. Tabii anlaşılacağı üzere, zaman geçirmelik cheesy dediğimiz. Ha ben seviyorum, bütün diziyi de okuyacağım :)

Kasım 07, 2011

Hypersonic Aerothermodynamics - John J. Bertin


Dili: Ingilizce

Son zamanlarda omrumu yemis bu kitabi ezberledigim halde her kismina hala hakim olamadigim icin buraya koymaya layik buldum. Baska kitaplardan cok bununla hasir nesirim, bu da boyle biline.

Roket uydu birsey yapip uzaya gonderemezsem de yaziklar olsun bana.

Ağustos 04, 2011

Crime and Punishment - Fyodor Dostoevsky


Dili: Ingilizce

Vasifsizligimdan oturu bu kitapla ilgili yorum tabii ki yazmayacagim. Taa cok onceden okumustum aslinda ama Rusya'da gecirdigim 2 hafta sonrasinda okumak cok keyifli oldu. Oncelikle, kitapta gecen sokaklari meydanlari gozumun onune getirebildim cunku oralari daha yeni gezmistim.
Rusya'da insanlar hakikaten cok ilginc. Ilginc derken en iyi anlamiyla ilginc. Herkesin elinde mutlaka bir kitap var. Isin en guzel yani da, kitaplarin neredeyse hepsini ciltli basiyor olmalari. Saatlerce kitapcilarda gezdim ve rusca bilmedigim icin gercekten cok uzuldum. Bilsem, yeni bir bavul satin alip icini kitapla doldurur donerdim. Yiyecek, icecek, oteller asiri pahaliyken, dev boyutlu ciltli super kalite kitaplar 5 euro'dan daha pahali degil. Kulturlu toplum tabi...
Ben de Saint Petersburgdaki son gunumde, artik dayanamadim ve 2 kitap aldim. Belcika'da en dandik cep kitaplari 10 euroya satilirken, orada rus klasiklerinin ingilizceleri de cok ucuzdu. Bir adet Dostoevsky ve bir adet Gogol ile dondum.
Raskolnikov ve Sonya'nin evlerinin oldugu sokaklarda da gezindim.

Yapacagim tek yorum su olacak sanirim: tarih farkini dikkate alirsak belki de normal ama Saint Petersburg bana cok ferah, sakin ve huzurlu bir sehir gibi geldi. Yaz oldugundan, havanin kararmamasindan, nehirlerin sagindaki solundaki yesilliklerden ve her yerde icki icen insanlarindan olabilir. Velhasil, kitaptaki Saint Petersburg daha soguk, pis ve huzursuz bir yer gibi anlatiliyor. Diyeceksiniz ki adam 1800lerde yazmis, dogru. Gezinin ustune kitabi okudugumdaki yorumum oldugu icin soyledim zaten..

Haziran 27, 2011

Body Double - Tess Gerritsen


Dili: İngilizce

Sürüklendim. Kendisi cinayet kanlı manlı bir best seller aslında. Sonu öyle inanılmaz güzel vayy dedirtmiyor ama tahmin edemediğimi söylemeliyim. Ha bu tür kitapların bütün olayının, sonunu tahmin edebilmek veya edememek olduğunu düşünmüyorum. Bence iyiydi. Ana karakterimiz bu türün klasiği: otopsi doktoru. Bir gün bir ceset çıkıyor karşısına, bir de bakıyor ki kendisi! A aaa ikizim mi varmış derken derken işler tabii ki arap saçına dönüyor. Güzel çerezlik bir kitap. Bu tarz seven varsa tavsiye ederim. Öyle aman aman bir vahşet söz konusu değil, korkmaya gerek yok.

Şubat 06, 2011

Tell Me Your Dreams - Sidney Sheldon

Dil: İngilizce

Malezya-Singapur-Endonezya yolculuğum sonrası 9 saat kadar durakladığım Dubai'de tekrar euroya çeviremeyeceğim parayla havaalanında aldığım bestseller kitap kendisi. Masmavi güzel bir kabı vardı. Adı da rüyalı falan olunca alıverdim. İşin güzel yanı, çok iyi çıktı kitap. İngilizcesi hiç ağır değil, aksine o kadar hafif yazılmış ki, kitabın hiçbir edebi yanı olmadığını düşünüyorum. Gel gör ki, kurgusu bayağı iyi. İşin içine kişilik bölünmesi meseleleri girince hele çok ilginç olmuş. Kadının diğer kitaplarını da okumak lazım haliyle.

Aralık 02, 2010

Birdsong - Sebastian Faulks

Dil: İngilizce

Tam 10 gün süründü elimde. 500 sayfa olması değil mesele ama içim şişti içiiiiiim! Oh be bitti sonunda. İngilizcesi çok hafif değildi, her kelimeyi anladığımı söyleyemem tabii ki ama yine gazap üzümleri benzeri anlat babam anlat ayyyy. Git-gelli hikaye. 1. dünya savaşında cephede geçiyor. Kahramanlarımız İngilizler Almanlarla savaşıyor. Savaştan önce de İngiliz adamın Fransız kadınla ilişkisi var falan filan. Sonra 78lerde. Sonra yine savaş yine 78. Cephede vay efendim zorluklar yaşıyolarmış da Gelibolu'yu bildiğimden pek etkilenmedim ne yalan söyliyim. Aman herkes okusun mutlaka falan diceğim de yok. Yeter yazmak da istemiyorum hatta.