Dili: Türkçe
Kitabı çıkar çıkmaz doğum günü hediyem olarak gönderen Haku'ma çok teşekkür etmem lazım önce.
Gelelim kitaba.. 3 bölümden oluşuyor. Benim bayıldığım bittiğim, her kelimesine her cümlesine yine aşık olduğum kısım ilki. En uzun bölüm de bu zaten. Özellikle kitabın ilk sahnesi tanıdık İhsan Oktay Anar labirenti. Sanki bir filmin ilk sahnesi gibi, sahneden sahneye güzel bağlara binmiş atlayan bir kameradan bakıyor gibisiniz. Kitap boyunca da size alakasız görünecek şeyler tabii ki İhsan Oktay Anar klasiği olarak çok tatlı bir şekilde birleşiyor.
Bu farklı sahnelerin kişilerin birleşmesi konusunda söylemek istediğim bir şey var. Bazen bir karakter öyle detaylı öyle gelmişli geçmişli anlatılıyor ki karakterin sonunun da aynı şaaşaayla anlatılacağını veya önemli bir insan olduğunu düşünüyorsunuz ama yazar sizi şaşırtıyor. Sayfalarca okuduğunuz karakter 2 satırda bitebiliyor. Ancak bunu öyle bir şekilde yapıyor ki sizi rahatsız edip hayal kırıklığına uğratmaktansa hoşunuza gidiyor.
Uzun zamandır yeni kitabını bekliyordum. Hala da bekliyorum çünkü insan bu anlatıma doyamıyor. Dilini ağır bulanlar ve okuyamayanlar var. Onlara tek söylenecek kafanızın dingin olduğu zamanlarda okuyun. Bir kere hikayenin akışına kaptırabilirseniz kendinizi çok çok keyifli bir yolculuk.
Benim favorilerim yine de Suskunlar ve Puslu Kıtalar Atlası ama bunu da çok beğendim. Hikaye özeti gibi bir şey yazmaya çalışmayacağım. Hele ki alıntı yapmak hiç haddime düşmez, bütün kitabı yazabilirim. Her cümle öylesine emek verilerek yazılmış ki okuyucunun damağında gerçekten güzel bir tat ve burnunda güzel bir koku bırakıyor. Cümlelerin herhangi birine haksızlık etmemek adına bir şey yazmıyorum. Okuyun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder