Dili: Türkçe
Kitabın içeriğinden bahsetmeden önce bu kitabı okurken hayatımın en acı deneyimlerinden birini yaşadığımı söylemem gerek. Bu kitap, dünyanın en cesur kadınlarından 46 tanesinin anılarını içeriyor. 1980lerde Mamak askeri cezaevinde kalmış kadınların. Biz 80lerde doğan apolitize gençler için aslına bakarsanız kulaktan dolmadır darbe ve etrafında yaşananlar. Faşist anası babası olanların ailelerinde iş nasıl dönüyor bilmiyorum ama anne ve babalarımız genellikle konu hakkında konuşmazlar. Hatırlamak istemediklerinden mi çocuklarını bulaştırmak istemediklerinden mi bilemem..
Gözlerimin dolmadığı herhangi bir sayfa olmadı. Onlar gibi aynı yollardan geçen, hayatta olan olmayan bütün kadınlara burdan saygı ve selamlarımı gönderiyorum.
Emniyet'te DAL'da (Derin Araştırma Laboratuarı) işkencelerde solcuların öldürüldüğü günler. DAL'daki işkencelerden de bahsediliyor, Mamak cezaevinden de ve kaderin cilvesi midir nedir, İki Yıllık'tan da (cezaevine dönüştürülen okul). Erkek arkadaşlarının gördüğü işkenceler daha ağır olsa bile, kadınlara yapılanlar da akıl alır gibi değil. Çoğu artık belleri tutmayacak hale gelene kadar coplanmış, elleri yüzleri sırtları kolları bacakları 'sayım' bahanesi altında günde 3 4 kere coplanıyor. Dandik bahanelerle 'tabutluk' adındaki camsız penceresiz 1 metrekareden küçük 2 kişinin aynı anda oturamayacağı hücrelere 2şer 3er dolduruluyorlar. Askerler de az değil, komutanlarının gazıyla iyice insanlıktan çıkıyorlar. Tabutluklara indirilmeden önce zemin ayakbileği boyunda suyla dolduruluyormuş ki Ankara kış soğuğunda hastalansınlar hem de vücutları 10 günde su çekip şişsin diye. Gazete çay sigara yasak. Sürekli aşağılamaya maruz kalıyorlar ve 'siyasi mahkumken' askeri mahkum muamelesi yapılmaya çalışılıyor. Ama gelin görün ki, aynı şartlarda yaşayan erkek mahkumlar ne açlık grevlerini tamamlayabiliyorlar ne de askerlere direnişlerinde kadınlar kadar iyiler. O Raci Tetik denen psikopat cezaevi komutanının deyimiyle erkekler "ölü balık gözüne" çevrilirken, kadınlar sürekli bir birlik beraberlik içindeler. Direniyorlar. Açlık grevleri 36 gün de sürse pes etmiyorlar. Erkek arkadaşlarını o halde gördüklerinde kırılan cesaretleri, beraberlikleriyle tekrar doğuyor. Böylece kazanıyor Mamaklı kadınlar.
İnsanı insanlığından utandırmak adına yapılan her türlü işkence onları daha insan yapabiliyor.
O günlerde yaşamamış bizler için, öğrenmenin çok önemli olduğu bir dönem. Unutmamamız gereken bir dönem. Türkiye tarihi açısından ilginizi çekmiyor olsa bile, insanlık tarihi açısından bilinmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
Fakat uyarıyorum sizi, okumak hiç kolay değil. "Zor okunuyor" gibi bir cümleyi en başa koymak istemedim çünkü herhangi bir kitap sanıp bu yazıyı bile okumayabilirdiniz. Şimdi yazıyorum gerçekten zor okunuyor. Yüreğiniz kaldırmayabilir. Ama zorlayın kendinizi. Onlar cesaretlerini toplayıp o günlere geri dönüp yazmışlar paylaşmışlar. Biz de onların yüzde biri cesaretini gösterip okumalıyız.
Not: Gözlerimin en çok yaşlarla dolduğu kısmı da burada yazmak istedim. Kitabın en sonundaki "Ek". Küçümen lakaplı, o sıralar askerliğini yapmakta olan er kendisi. Komutanlarına yakalanma tehlikesine karşın bu mert kadınlara sigara mendil taşıyan, başında komutanı vur dediğinde sert vuruyormuş görüntüsü verip vurmayan er. Kitapta onun gibi başka askerlerden ve doktorlardan da bahsediliyor ama bir tek Küçümen'in mektubu var. Onun için de çok zor olmuş olmalı.
..Kaçarken ayağı kayıp düşen ve geçirdiği ameliyata (!) rağmen hayatını kaybeden genç ANOD'lu Ercan Koca'dan söz ediliyordu.. Anlamak zor değildi. Evet... Bir arkadaşımız daha işkencede can vermişti! Rezzan birden durdu, başını kaldırdı ve bizlere baktı. Boğazından bir ses çıktı, 'Ercan Koca! Ama bu benim kardeşim!' Dondu zaman ve her şey o an...Dilvin Altınakar Semizer Sayfa 130
..Ama ben bu kitapta yazılanların asıl olarak, kirli bir el saçlarından tutup duvara çarparsa genç bir kızı, onun yerinden kalkıp yaralarını kendi kendine sarıp, hayatına devam etmesi için gereken dayanma gücünü versin isterim..Gülşen Bektaş Sayfa 263
..Yalnız insan çaresizdir, güç yitirir zaman geçtikçe, verili durumu kanıksar, umarsızlaşır, kendini tüketmeye başlar ya, işte o zamanları bekliyorlardı şiddeti sürekli ve sistemli hale getirerek, dozunu artırarak..Günseli Kaya Sayfa 309
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder