Eylül 28, 2011

Hiçlik - Ferhan Şaylıman

Dili: Türkçe

Son zamanlarda okuduğum en derin kitaplardan biri. Giriş, gelişme, sonuç üçlüsünden oluşmayan bir roman. Daha çok durum; iki kişinin hayatından bir kesit anlatılıyor. Ana karakterlerimiz Esat ve Canan. Toplumun iki farklı kesiminden gelen iki kişi. Canan'ın hissettikleriyle açıkçası kendimi özdeşleştirdiğim konu burası. Kendi geldiği yerle kendini bulduğu yer arasındaki fark. Kültür, para, eğitim kelimeleriyle şimdiye kadar açıklayamadığım o fark, yine tek bir kelimeyle olmasa bile çok güzel anlatılmış. Esat daha tutucu bir kesimden, Canan ise daha açık ama kuru ve katı bir aileden geliyor. (Burası benim özdeşleştirdiğim yer değil hehe) Neyse gelelim kitapla ilgili hissettiklerime. Bu Canan'a gerçekten ifrit oldum. Kocasında bulamadığı mutluluğu gidip Haluk diye bir zırtapozda buluyor. İşin sinir olduğum kısmı, Haluk'a söyledikleri. Kadın dediğin bir duruşu olmalı, bu kadar ezik durmamalı erkeğin karşısında. Evet feminist hücrelerim aktive. Esat da bir yandan, yapayalnız olduğu için insanda acıma hissi uyandırıyor. Karısını seviyor, onsuz yapamayacağını biliyor ama onla olmadığını da. Kötü tabi. Bir de hastanede yatıyor olması, ağzının yüzünün kaymış olması da etkili olabilir.

Sonuç olarak, 3-5 günün anlatıldığı bir roman aslında. Hastanede ameliyat sonrası bir insanın yaşadıkları öyle detaylı ve gerçekçi tarif edilmiş ki, yazarın kendisi veya bir yakını benzer bir operasyon geçirmiş diye tahmin ediyorum. Bu kadar hayalgücü ve kalemgücünün aksi halde bir araya gelmesi sanki çok zor. Dahası karakter tahlilleri, benzetmeler ve adap gerçekten çok hoş. Yukarıda yazdığım gib, bende uyanan gıcık olma ve acıma duyguları da, yazarın okuyucuya hissettirme yeteneğidir. Yazar kötüyse zaten karakterlerini de kimse tınlamaz. Bu bakımdan Ferhan Bey'i tebrik ediyorum.

...Ertelemek, yaşamın mayasını kaçırır.
Kızdıysan bağır, sevindiysen söyle, acıktıysan ye, uykun geldiyse yat, özlediysen arkasından koş, sıkıldıysan çarp kapıyı çık, kouşmak istiyorsan konuş.
Sonraya ertelenen ne varsa ruhunu, kokusunu, tazeliğini, özsuyunu yitirir...Sayfa76

..Birisinin sıcaklığı görüşülmeyecek günler adına yedeğe atılıp biriktirilemez. Yüreğin, düşüncelerin yedek depoları yoktur. Onlar yalnızca anımsarlar. Özlediklerinin yokluğunu hissederler. Biriktiremedikleri için öyle anlarda acı da çekerler. O nedenle birisine doymak ya da doyamamak sözü kocaman bir yalandır...Sayfa114

..Diğerlerinden ne ayrıcalığın olabilir ki? Elinde iyilikleri ve kötülükleri listelemiş, onların arasından sana hep olumsuzlukları yollayan birisini hayal ediyorsan, yanılırsın. Tombala oynamıyoruz. Karşında, elini torbaya daldırmış kaderine yön verecek güçte çelişkiler yapan bir kişi yok. Seninle ilgili çektiklerinin tümü aslında kendi elinden çıktı...Sayfa121


Daha kitabın yarısındayken bu şarkıyı seçtim:
Sözlerinden de ufacık.. Okursanız bana hak vereceksiniz..
What it is and where it stops nobody knows
You gave me a life I never chose
I wanna leave but the world won't let me go

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder