Haziran 28, 2011

Bir Gün - Ayşe Kulin

Dili: Türkçe

Kitabi okumam 20 saat bile surmedi. (Arada işte oldugumu da unutmadan). Bir nefes aldim tuttum içimde, kitap bitiverdi..
Gazeteci kadın Nevra, tutuklu terörist kadın Zelha ile roportaj için cezaevinde. Kitapta çok değişik bir bakış açısı var. ilk bölümde tartışmalara giriyolar: "siz-biz","anadil","köy yakma", "çocuk öldürme" sonra tutuklu sinirleniyor. Gazeteciyi kovuyor. Gazeteci de kapının önüne elini koyuyor Kadir Inanır sahnesi.
Megersem cocukluk arkadaşıymışlar. Eskilerden bahsediyolar beraber ne kadar güzel zamanları geçtiğinden, ciftlik hayatindan. Kaymakam kizi ve Asiret kizi. Kültür farkından konusuyorlar. Zelha'nin bissürü annesi var, yerde yemek yiyolar.
Kadın gözüyle, siyasi kimlikten çok kadın bakış açısıyla Kürt sorunu.

Çok hoş bir konuşma var. Kızın adı Zelha ama nufus kağıdında Zeliha yazıyor. Annesi de okuma yazma bilmiyor. Bizim kızla bir ara konuşuyolar:
Kader Ana: Dilimiz dönmüyo da ondandır, doğrusu Zeliha'dır.
Zelha: Ama ana, Zelha benim koca ninemin adı değil mi?
Kader Ana: Değel! Burnumdan getiren kocakarının adını mı veriğdim, başıma gelecekleri bileydim
bizim kaymakam kızı soruyor simdi ben ona Zeliha mı diyim diye
Kader ana diyo ki
"Ne dersen de, loo. İşleri karıştırma da bacak kadar boyunnan."
Bir yandan da hem ayni hem farklı şeyler var. 2si de ayrılmışlar ilk kocalarından. Birinin derdi üstüne kuma gelmiş, birininki de yıldönümünde mutfak robotu aldı diye sinirleniyor.
Fikirleri apayri ama dostlar. En cok imrendigim kismi iki taraf da bu kadar sabit fikirlere sahipken, kendi dogrulari varken, birbirlerine hic sinirlenmediler. Gercek hayatta yapilmasi cok zor birsey.
Bir de yazarin cok sevdigim bir kitabidir Türkan, onun kizlarina da deginmis kitapta sagolsun. Çözümün aslinda o kizlarin egitiminden gectigi vurgulanmis.
Bence guncel konularla ilgilenen insanlar en azindan bu bakis acisini da gormek adina okumalilar.

Haziran 27, 2011

Body Double - Tess Gerritsen


Dili: İngilizce

Sürüklendim. Kendisi cinayet kanlı manlı bir best seller aslında. Sonu öyle inanılmaz güzel vayy dedirtmiyor ama tahmin edemediğimi söylemeliyim. Ha bu tür kitapların bütün olayının, sonunu tahmin edebilmek veya edememek olduğunu düşünmüyorum. Bence iyiydi. Ana karakterimiz bu türün klasiği: otopsi doktoru. Bir gün bir ceset çıkıyor karşısına, bir de bakıyor ki kendisi! A aaa ikizim mi varmış derken derken işler tabii ki arap saçına dönüyor. Güzel çerezlik bir kitap. Bu tarz seven varsa tavsiye ederim. Öyle aman aman bir vahşet söz konusu değil, korkmaya gerek yok.

Haziran 19, 2011

Gramofon Hâlâ Çalıyor - Selim İleri

Dili: Türkçe

Şimdi neden Küçük Prens'in en beğendiğim çevirisinin Selim İleri tarafından yapılmış olduğunu daha iyi anlıyorum. Bu kitapta Selim Bey çocukluk anılarını anlatmış. Etrafındaki akrabaları konuyu komşuyu paylaşmış. Aslında bakınca hepimizin hayatında böyle insanlar var ve hepimiz nihayetinde böyle bir kitap yazabiliriz. Ancak basit bir manolyayı çok insan bu kadar güzel bir dille okuyana yaşatamaz. Hikayeler ve durum anlatıları "Moda"da, "Kadıköyü"nde, "Fenerbahçesi"nde geçiyor. Eskilerin şaşaalı yaşantılarında fransızcadan geçen kelimeleri görmek çok hoşuma gitti: mesela "parfön". Bitmesini istemediğim bir kitap daha ama malesef bitiyorlar. Yazarın yazdıkları doğru mu değil mi artık orası da kendisinin söylediği gibi tartışılır ama tartışmaya hiç gerek yoktur. Selim İleri'nin çocukluğunda zaten o güzel hayal gücü ve bakış açısına sahip olduğunu görüyoruz ki işte tam da bu yüzden dedim, Küçük Prens'i Türkçe'ye kanımca en güzel çevirmiş zat-ı âlidir kendisi.


... Galiba her 'yazı' gibi, her 'anlatış', her 'okuyuş' da biricikti.. sayfa26

Haziran 12, 2011

Journal du Voleur - Jean Genet


Dili: Fransızca

Kitabın ilk 3-4 sayfasında resmen ağladım. Sonra alıştım. O kadar edebi bir dil kullanmış ki yazar, fransızcası ağırdı yani. Uzun zamandır fransızca okumamamın da etkisi herhalde. Neyse sonraları alıştım okudum güzelce. Yazarın otobiyografisi gibi bu "Hırsızın Günlüğü" kitabı. İlgilenene Türkçesi Ayrıntı yayınlarından çıkmış. Peki nerden okudum bu kitabı? Sevgili Patti Smithçiğimin kitabında inanılmaz bir Genet hayranlığı var. Hatta Paris'e gittiğinde müzesini de ziyaret ediyor. Neyse gelelim Genet'ye kimdir nedir.. Efendim kitap 1930lardan 2. Dünya Savaşı'na kadar olan dönemi içeriyor. Bir bakıma inanılmaz bir gezgin Genet, Avrupa'nın bir sürü yerinde yaşıyor. Ama nasıl yaşıyor? Kendisi bir homoseksüel, hırsız, fahişe, bir hain ve bir yazar. Avrupa'yı hapishane hapishane geziyorum diyor kendisi de. Aşık olduğu ve beraber olduğu veya olamadığı erkekleri öyle bir tarif etmiş ki, böyle bir şehveti ben ne bir kadının erkek için yazdığını ne de bir erkeğin kadın için yazdığını gördüm. Anlatılan sabit bir olay yok. Bir ileriden bir geriden sahneler var. Hayatında önemli erkeklerden bahsetmiş, Java, Stilitano, Armand, Lucien, Salvador vs.
Kitabı bitirdikten sonra benim aklıma gelen önemli birşey şu oldu. Gezgin insanlar, bütün hayatları boyunca ordan oraya gidenler, acaba bir noktada hırsızlığa başvurmak durumunda kalır mı? Hani bileyim de ona göre çıkacağım yola..


...L'expérience est douloureuse et je ne l'ai pas encore achevée.. sayfa243

...La trahison, le vol et l'homosexualité sont les sujets essentiels de ce livre. Un rapport existe entre eux, sinon apparent toujours, du moins me semble-t-il reconnaître une sorte d'échange vasculaire entre mon goût pour la trahison, le vol et mes amours... sayfa193

...Les Allemands seuls, à l'époque de Hitler réussirent à être à la fois la Police et la Crime. Cette magistrale synthèse des contraires d'un magnétisme qui nous affolera longtemps... sayfa214

Haziran 05, 2011

Parasız Yatılı - Füruzan


Dili: Türkçe

Hikaye kitabıymış bu Parasız Yatılı. Hikayelerden Parasız Yatılı'nın ismi verilmiş kitaba ama en çarpıcısı sondaki "Haraç". İlk 2-3 hikayede açıkçası çok takip edemedim yazarı. Sanırım benim yazdıklarım da böyle oluyor. Bir ordan bir burdan. Devrik cümleler, sanki oturmuş karşınıza sizinle konuşuyor. Sonraki hikayelerde anlatılan bir olay veya sahne vardı, onları daha iyi anladım. Daha iyi paylaştım demek daha doğru belki. Biraz klasik bir tabir ama "memleketimden manzaralar" a çok uygun. Genel olarak 1968-1970 yılları arasında yazılmışlar. O dönemdeki göçmenlerin hayatından, cumhuriyet dönemi sonrasındaki konakların yaşantısına, mahallede çocuklarını korkmadan sokağa salan annelerin zamanına değinmiş. Ah o sonuncu hikaye, Servet Hanım'ın hayatı, en çok o etkiledi beni. Ha bir de 2 salaş pis çocuğun iskelede geçirdiği yazların olduğu "Yaz Geldi" hikayesi. Bizim çağımız gençleri için, sadece dinlediğimiz hikayelerden tanıdık gelen sahneleri okudum. Çok beğendim.

...Çok acı çeken biri vardı, şehrin tüm pazartesileri ona kapalıydı ve diğer günleri de...
-Sabah Eskimişliğin- sayfa13

..."Olmuşsunuz siz de bir adam sanki," derdi. "Olunsaydı uzamakla adamlık, olurdu en büyük adamlar Çukurdere'nin kavakları."
-Edirne'nin Köprüleri- sayfa80